top of page
  • Yazarın fotoğrafıberkesarpas

Paranın Satın Alamadıkları


Ekibiniz ve kurumunuz yeterince çevik mi?


Deprem 04.17’de gerçekleşti. Biz Girişim Savaşçısı mezun ve katılımcı gruplarımızla bundan 10 saat kadar sonra Saat:14.00 sularında enkazbildirim.org projemiz için fikrimizi geliştirmiş ve uygulamaya geçmiştik. Bu bağlamda yazılımcılarımız ve metin yazarı, art direktör, KVKK avukatı, siber güvenlik uzmanlarımızdan oluşan ekibimizle projemizi depremin 38. Saati olan 7 Şubat 18.00 sularında yayına aldık ve enkaz noktaları haritamızda işaretlenmeye başladı. Ardından da 50 kişilik bir telefon araması grubu oluşturduk ve tüm işaretlenen noktaları fiilen aramaya başladık. Böylece verileri beyana göre teyitlemeye gayret ettik. Akabinde de bildirilen ihtiyaçları bölge bölge çıkartarak AFAD, Akut, Ahbap ve İhtiyaç Haritası yetkilileri ile günde üç kez rapor şeklinde paylaştık. Neticede 12 gün süresince devam ettirdiğimiz bu harekatımızda sistemimize girilen 3670 adet bildirim arkadaşlarımızca toplamda 8613 kez arandı, sistem 45 bin ziyaretçi ve 120 bin görüntüleme aldı, sistem üzerinden 2097 ziyaretçi ayrıca telefon araması gerçekleştirdi, 1526 noktaya yol tarifi alındı ve neticede de sistem 270 enkazın kaldırılması ve 606 kurtarma faaliyetinin gerçekleştirilmesinde rol oynadı. 12 gün süren harekatımızı hedefine ulaşmış olması ve bilgi kirliliğine yol açmaması amacıyla 18 Şubat 12.00 itibariyle sonlandırdık, eldeki tüm verileri anonimleştirdik ve şimdi de anonim datamız üzerinden akademisyen arkadaşlarımız bilimsel bir makale hazırlayarak gelecek afetlerde alınabilecek tedbir ve müdahalelere bir katkıda bulunabilmek maksadıyla çalışmalarına başladılar.

Buna benzer bir çalışmayı, bu süre zarfı içerisinde ve bu çapta, bütçesi bizden kat ve kat yüksek olan özel kurumların neredeyse hiçbirisi başaramadı. Ülke genelinde depremin ilk haftası en faydalı 10 kaynak arasında lanse edildik ve orada bizim dışımızda başka tek bir özel kurum dahi yoktu. Neden mi? Çünkü bu sonuçları ve performansı satın alamazsınız. Farzı mahal böyle bir afet esnasında çok çok çok paranız olsa da özel bir kurum olarak bir anda örgütlenerek 65 kişiyi bir arada ve ortak bir değer sistemi ve çalışma kültürü etrafında bir anda kenetleyemezsiniz. Biz bunu yapabildik çünkü 10 yıllık geçmişimizde itinayla eğittiğimiz, mental dayanıklılıktan sosyal fayda üretmeye, teknik yeterlilikten entelektüel ve disiplinlerarası bakış açısına, ortak çalışma kültüründen iş disiplinine varıncaya dek sabırla yetiştirdiğimiz arkadaşlarımız vardı. Bu “ortak” geçmiş onların “bir anda” organize olabilmesini sağladı.

Para neredeyse hiçbir sonucu satın alamaz dostlar. Parayla kitap ve eğitim satın alırsınız ancak entelektüel ve donanımlı bir uzmana dönüşmüş versiyonunuzu satın alamazsınız. Çok sayıda yeni ortama girebilir ve yeni insanla tanışabilirsiniz ancak dostluğu satın alamasınız. Para çok sayıda ilişki yaşamanız için şansınızı artırabilir ancak aşk satılık değildir. Bir evi satın alır hatta paranız için sizinle evlenecek bir eşten bir sürü çocuk da yapabilir, bir aile kurabilir ancak huzurlu ve sevgi dolu bir aile ortamını satın alamazsınız. En iyi paraya özel koçlar denetiminde en pahalı spor kulüplerinde en pahalı egzersizleri satın alabilir ancak güçlü ve iyi bir fiziği satın alamazsınız. Büyük bir yatırımcıdan devasa bir para koparabilir ancak neticede girişiminizin dünya çapında etki yaratabilmesi neticesini satın alamazsınız. Bu örnekler hiç bitmez. Hepsi birbirinden farklı olsa da ortak paydada bize şunu anlatır: sonuçlar satılık değildir.

Bunlara benzer şekilde satın alamayacağınız bir başka şey de kurum kültürü, ortak çalışma ahlakı ve iş disiplinidir. Şirketinizde ekibinizi yemeklere götürebilir, tatillerle çıkarabilir, eğitimlere yollayabilir ve bunlar için de büyük büyük bütçeler ayırabilirsiniz. Ancak bunların hiçbirisi ortak çalışma kültürünü, insanların bir takım ortak değerleri içerisinde hissetmesi neticesini ya da güçlü bir ekip dinamiğini doğrudan satın alamaz. Peki, öyleyse ne yapmak icap eder? Sizin için yapılması gerekenleri aşağıdaki yedi maddede toparlamaya çalıştım.

1.) Kurum olarak kendi kültürünüze ve değer sisteminize ilişkin benzersiz “bir tür lisans” eğitimi oluşturmalı ve kurumunuzda çalışmaya başlayan istisnasız herkesin bu eğitimden geçirilmesin şart koşmalısınız. Bu program saha görevleri, uygulamalar, masa başı çalışmaları ve ödevler ile desteklenmeli, disiplinlerarası bir kurguda hazırlanmalı, birkaç ay kadar sürmeli ve son derece katı bir ölçme ve değerlendirme sistemi olmalı, o sistemden geçemeyen kişiler kuruma asla ama asla kabul edilmemelidir. Hangi üniversiteleri bitirdiğinden bağımsız biçimde insanlar yer aldıkları kurumun dinamik, donanım ve kültürünü bu eğitimde edinmeli, edindiğini de teoride ve pratikte ispat edebilmelidir. İşbu eğitim mükemmel ve çok zorlayıcı olmalı, böylece bitirmeyi başaranların diğer bitirmiş olanlara saygı duyması sağlanabilmelidir. Saygı zorla ya da gereklilikten ötürü duyulamaz. Saygı kişinin kendinden bir sebepten daha üstün gördüğü bir kişiye ya da kavrama hürmet etmesi anlamına gelir ve bu durum da ancak kazanılabilir. Programınızdan mezun olanlar: “Evet ben yaptım, nasıl zorlayıcı olduğunu biliyorum, eğer o da mezun olabildiyse saygımı ve güvenimi hak ediyor” diyebilmelidir.

2.) Kurumunuza içi boş olmayan, hakiki bir amaç bulmalısınız. Kurum olarak neyin mücadelesini veriyorsunuz ve bu konuda ne kadar samimisiniz? Müşterilerimize kaliteli hizmet sunmak, x sektörde lider olmak gibi laflar etmek, sertifikaları sıralamak ya da BM’nin şu meşhur tablosunu siteye koyarak işte biz şu şu hedefler uğruna çalışıyoruz falan demek kesinlikle yetersizdir. Bunları herkes söylüyor. Çok çok çok daha spesifik olabilmeyi başarabilmelisiniz. Dünyadaki tüm sektörlerdeki tüm şirketlerden sizi spesifik olarak ayıran inanç ve anlayış mekanizmanız nedir? Bunu en iyi kurucularınız bilir. Kurucu kendi zihin haritasını ve yorum farkını ortaya koyarak kurum kimliğine adeta kendi ruhundan üfleyebilmelidir. Kurumunuz kurucusunun anlayış ve ahlak sistemine benzedikçe benzersizleşir. İşte bu benzersiz duruşu doğru sosyal problemle eşleyerek kurumun manifestosunu yazmalı ve sadece buna inananları ekibinize kabul etmelisiniz.

3.) Müşteki iddiasını ispatla mükelleftir. Manifestolar yazabilir, değerler açıklayabilirsiniz ancak bunlara uyduğunuzu ispat edemezseniz bunların hiçbirinin bir kıymeti yoktur. Hatta bir noktada duygu sömürüsü maksadıyla kullanıldıkları bile düşünebilir. Konu bir şirket olduğunda niyet daima parayı takip eder. Şirket olarak karınızı nereye harcıyorsanız oraya inanıyorsunuzdur. Hissedarlara düzenli temettü dağıtıyor, çalışanlara ve yöneticilerin konfor alanlarını yükseltiyor, astronomik maaşlar ödüyor, süper lüks harcamalara bütçe ayırıyor, bol bol da prim dağıtıyorsanız duvarda duran manifestodan kime ne? Yok siz gelirinizi manifestonuza konu ettiğiniz o sosyal faydaya yönelik yatırıma harcıyorsanız da bunu ispat edebilmelisiniz. İspatın ise en gerçek yöntemi banka ekstrenizi paylaşmanız ve giderlerinizi halka açmanızdır. Kurum olarak harcamalarınızı kamuya açmadığınız ve bu amaçlar uğruna harcama yaptığınızı herkesle şeffafça paylaşmadığınız müddetçe bu lafların bir manası yoktur.

4.) Kurumunuzda daha fazla parayı ve primi değil amaca hizmet etmeyi özendirecek türden bir sistem kurmalısınız. Bunun yolu en alt basamaktan en üst basamağa varıncaya dek yürürlükte olan ücretlendirme skalanızdaki makas açıklığına dikkat etmenizden geçer. Amacın baş tacı olduğu TSK gibi değerli kurumlarda bir Orgeneral yeni mezun Teğmen’in sekiz katı civarında fazla maaş alır. Ancak günümüzde özel sektörde bazı CEO’lar işe yeni girenlerin 30-40 katı ve hatta belki daha da fazla oranında maaş alıyorlar. Böyle devasa maaş ve gelir uçurumlarının olduğu ortamlarda hiç kimseyi ortak amaçlara, ideallere ya da değerlere inandıramazsınız. Ayrıca inandırmaya çalışmanız ahlaki de olmaz. Bazılarının zengin olduğu bir ortamda ben neden bir amaç uğruna kendimi hırpalayayım ki? Ben de zengin olmak isterim.

5.) İnsanları işten kovmamak için her şeyi yapmaya çalışmalısınız. Çok zor işe alıp, çok zor işten çıkartmalısınız. Özellikle birisini performans yetersizliği ya da artık ihtiyaç kalmaması gibi gerekçelerden dolayı işten çıkartıyorsanız bu kurumunuzdaki ortak çalışma kültürü ve güvenini de yaralayacaktır. Kişinin bölümünü değiştirin, yerini değiştirin, görevini değiştirin ancak ondan vazgeçmeyin. Buna çok mecbur kaldıysanız da bu kararı kesinlikle topluluk ile paylaşarak, onlardan geri bildirim talep ederek ve onların onayıyla ve demokratik yöntemlerle halletmeye çalışın. İnsanlar karar alma sürecinde yer almadıkları hiçbir çıktıyı ne kadar kaliteli bir karar olursa olsun asla gerçekten sahiplenmezler. Boşa kürek çekersiniz. Halloldu dediğiniz işler arka tarafta başka başka delikler açar.

6.) Ekibinizi zorlamalısınız, hem de çok! Ancak bunu parayı katlamayı öncelik edinerek değil onların gelişimini ve ortak idealleri öncelik edinerek yapmalısınız. Haftada 4 gün mesai gibi konuların tartışageldiği bu günlerde size on yıldır girişimci adaylarını dağlarda komandolar eşliğinde süründüren Girişim Savaşçısı'nın kurucusu olarak en yüksek tondan haykırıyorum ki: “Çoğu insan daha fazla çalışmaktan ya da çalıştırılmaktan şikayetçi değil! Tam tersine potansiyellerini kullanamamaktan, kendini geliştirecek bir ortamda çalışamamaktan ya da mana duygusuna sahip olamamaktan şikayetçi! Ben ve arkadaşlarım yeri geliyor 7 gün çalışıyoruz ve buna da çok memnun oluyoruz. Sabaha karşı birbirimizi aramışlığımız da çok! Çünkü birbirimizi sömürmüyor, geliştiriyor ve net, belirgin bir ortak misyona hizmet ediyoruz. Ama biz bir kenara koyun ve mesela SAT komandolarını ya da Özel Kuvvetleri bir düşünün. Aylık 25 bin TL gibi bir maaşa dünyanın en zor koşullarında görev yapmaya, çatışmaya, sevdiklerinizi aylarca görmemeye, gece ve gündüzünüzün kalmamasına hatta belki malul kalmaya ya da şehit olmaya ne diyeceksiniz? 25bin TL civarı bir maaş için tüm bunlar göze alınacak şeyler midir? Ekibinize konfor sunmakta ve “minnoş” bir çalışma ortamı yaratmakta falan yarışmayın. İnsanlara kendini en güçlü şekilde ortaya koymasını sağlayacak geliştirici ve mücadeleci gerçek bir ortam sunun. Onları çevik ve mental mukavemete sahip bireylere dönüştürmek üzere sürekli geliştirin ve güçlendirin. Enkazbildirim.org projemizde arkadaşlarımız gerçekleştirdiği 8613 telefon aramasının her bir tanesine son derece perişan, üzgün ve hatta öfkeli insanlarla birebir muhattap oldular. Oğlu ölen, kızı ölen, annesi ölen, tüm ailesi ölen insanlarla ardı ardına görüşmeler yapmak yüksek bir mental dayanıklılık kapasitesi gerektiriyordu. Vaktiyle bunun için hazırlanmasalar ve eğitilmeseler bunu asla başaramazlardı. Herhangi bir kurum 50 değil 5000 çalışanını da görevlendirse şayet vaktiyle onlara muhavemet gücü kazandırmadıysa bunu başaramaz. Ekiplerinizi güçlendirin.

7.) Sabır gösterin. Sonuçlar parayla değil zamanla gelecek. Elbette bunları yaparak süreçleri bir miktar hızlandırmak elimizde ancak bunun da bir sınırı var. Neticede insanların bir süre boyunca ortak bir anlayış etrafında ve birlikte çalışmayı sürdürmesi gerekiyor ve burada da en az birkaç yıldan söz ediyoruz. Dostluklar böyle pekişiyor. Kenetlenme yaratmak için ekip çalışmasından öte bir dostluk mekanizmasının geliştirmenize ihtiyaç olduğunu asla unutmayın. Bunun için de insanlar sadece iş konularını değil özel meselelerini de birbirleriyle paylaşmak istemeliler. Bu da ancak zamanla ve organik şekilde başarılabilir.

Son günlerde Google kuantum bilgisayarları konusunda ciddi yol katettiğini duyurdu. Hatta IBM bir süredir kuantum bilgisayarını bulut üzerinde ortak erişimde tutuyor. Çok kısa bir süre içerisinde bu bilgisayarlar yürürlüğe girdiğinde bilgileri açık/kapalı sistemler üzerinden değil titreşimler üzerinden iletilmeye başlanacak. Bu da zaten hayli hızlanmış olan veri akışının on binlerce kat daha hızlanmasına yol açacak. Ray Kurzweil'in ifadesiyle bu yüzyılda insanlık medeniyeti 20 bin yıla eş değer bir ilerleme kaydedecek. Bunca bilgiyi hızla idrak edip, karar alıp, harekete geçmesi için sizin ve kurumunuzun çok daha çevik olmayı başarabilmesi bir mecburiyet halini alacak. Bunu başaramayan kişiler ve kurumlar tereddütsüz şekilde yok olacak. Bırakalım kurumları beş kez yok oluş görmüş dünyamız altıncısına hazırlanırken yine sadece en seri şekilde adapte olabilen taraflarla yoluna devam edecek. Geç kalanlar geride kalacak ve elenecek. Geç kalmamak için şimdi harekete geçin ve kısa bir süre önce başlattığımız openaccountpact.net hareketini detaylıca bir inceleyin. Yukarıdaki maddelerle ilgili daha kapsamlı bilgi edinmek isterseniz de Girişim Savaşçılığı Perspektifi: Yeni Düzende Girişimcilik kitabımızı hemen edinin. Zaman işliyor, gereğini yapın dostlar...
257 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page