top of page
  • Yazarın fotoğrafıberkesarpas

Kurnazlık

Ünlü danışmanlık şirketi McKinsey’in 3 tepe yöneticisi 1997 yılında bir rapor yayınladılar. Raporun adı: “The War for Talent” yani yetenekler için savaşmaktı. Sonrasında kitaplaştırılan bu çalışmada temelde bir şirketin yükselebilmesinin yegâne yolunun yetenekleri kendisine çekebilmesine bağlı olduğu vurgulanıyordu. Buna göre ana yaklaşım yetenekleri, becerileri ve zekâsı güçlü olanları şirkete çekmek ve şirkette tutmak; böyle olmayanları da hızla tespit ederek şirketten uzaklaştırmak üzerine kuruluydu. Çalışanlarının performans değerlendirmesinde bu raporu kendisine referans alan ve döneminin de en büyük enerji şirketlerden birisi olan Enron, şirkette puanla ve gönder isimli bir uygulama başlattı. Buna göre şirket her yıl performans skorlarında en sona kalan %15’lik çalışan grubunu sistematik olarak işten çıkartıyordu. Sonuç tek belirleyiciydi. Şirkette kalmak ve yükselmek istiyorsanız tek yapmanız gereken şey yüksek slorlar alabilecek kadar zeki, becerikli ve yetenekli olabilmenizdi. Bu ölçüm modeli çok kısa bir süre içerisinde şirkette herkesin birbirinden daha zeki görünebilmek üzere kendisini zorlamasına ve en sonunda da kurnazlık yapmasına yol açtı. Daha fazla puan alabilmek ve şirkette kalabilmek üzere her yolu deneyen çalışanlar en sonunda sahtekarlığa başvurdular ve muhasebe kayıtlarıyla oynayarak kendilerini daha başarılı göstermeye kalkıştılar. Ardından kendilerini denetleyen ve o dönem dünyanın en büyük 5 bağımsız denetim şirketinden birisi olan Arthur Andersen’i de bu oyunlarına dahil ettiler. Neticede 2001 yılında hesaplarda yapılan hileler ortaya çıktı, önce Enron battı ve ardından da Andersen dağıldı. Salt performansa ve sonuçlara odaklanan ancak değerleri değerlendirmeye almayan bu model çöktü.



Buna benzer bir olayla dünyanın en eski bankalarından birisi olan Well Fargo’da da karşılaştık. Banka tüm çalışanlarını ve bölge yöneticilerini sadece açtıkları hesap adetleri üzerinden değerlendirmeye alan ve çok yoğun satış baskısı kuran bir modelle yönetiliyordu. Buna göre tüm şirket çalışanları her gün yeni hesap açmaya zorlanıyor, hesap açamayanlar işten kovulmakla tehdit ediliyordu. İşten atılanların lisanları da iptal edildiğinden yeniden iş bulmaları çok zor oluyordu. İşinden olmak istemeyen şirket çalışanları 1 milyonun üzerinde insana onlara bilgi vermeden yeni hesaplar açtılar. Sahte mailler açarak buralar üzerinden sanki müşterilerce talep edilmiş gibi göstererek hesap açma, reşit olmayanlara hesap açma hatta kedi köpeklere bile hesap açma faaliyetleri neticesinde bankada toplamda 3,5 milyonun üzerinde sahte hesap açılmış oldu. Tabi sonunda bu yolsuzluk da ortaya çıktı, 2007 yılında dünyanın en büyük bankası olan Wells Fargo itibarını kaybetti ve CEO’su 7,5 milyon dolar tutarında ceza alarak ömür boyu bankacılıktan menedildi. Bankacılık demişken…Çalışanları üzerinde benzer bir baskı kuran HSBC de bu anlayıştan nasibine düşeni aldı. Banka para transferlerinde ve hesap açılışlarında yasal takip prosedürlerini gözetmedi, başta Meksika olmak üzere dünya çapındaki uyuşturucu kartellerinin paralarının aklanmasını kolaylaştırdı. Bu ortaya çıktığında da banka hem para cezasına çaptırıldı hem de itibarı yara aldı.



Peki, böyle şeylerle sadece enerji ya da finans sektörlerinde mi karşılaşıyoruz? Hayır. Volkswagen’da CEO tüm araba pazarını domine etmek üzere yola çıktı ve şirketin tüm birimleri üzerinde muazzam bir satış baskısı kurdu. Bu baskı sonucunda satış yapmak üzere her yola başvuran çalışanlar sonunda şirket araçlarının egzost ölçüm testlerinde yanıltıcı makineler kullandılar ve bu yolla şirket çevreyi normalin 40 kat üzerinden kirleten 11 milyon dolayındaki aracı dünya pazarına satıverdi. Naziler tarafından kurulan Volkswagen egzostundan çıkarttığı yüksek kirdeki dumanlar ile hepimizi zehirlerken adeta Hitler’in gaz odalarına da göz kırpmaya başlamıştı. Üstelik bu işte de yalnız değillerdi. BMW ve Mercedes ile birlikte kurdukları EUGT-NHP isimli STK ile sahte bilimsel raporlar üreterek bunları satışlarını kolaylaştırıcı birer malzeme olarak kullandılar ve uluslararası toplumu aptal yerine koydular.


Sevgili dostlar…İnsanları gereğinden fazla sıkıştırır ve onları salt elde ettikleri sonuçlar üzerinden değerlendirmeye kalkarsak yanlış yollara sapabilirler. Hem de öyle bir iki tanesi falan değil on binlercesi birden çok büyük hatalar yapabilir. Rekabet, zorlama, zorlanma, mücadele, performans elbette ki çok önemli değişkenler ancak değerler ve amaçlar bunların hepsinden daha önemli. Şirketimizde satışın dışındaki değerleri de değerlendirmeye alalım ve çalışanlarımızın değerleri gözetmesini elde ettiği sonuçların önünde tutalım. Gereğini yapalım. #gereğiniyap #farketfarkyarat #berkesarpaş


50 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page