Araştırma kuruluşu Equilar’a göre S&P 500’de yer alan şirketlerin CEO’larının kazançları çalışanlardan 200 kat fazla! Evet, yanlış okumadınız 200 kat. Ortalama bir çalışan yıllık 81 bin dolar para kazanırken bu arkadaşın CEO’su 16 milyon dolardan fazla para alıyor. Peki, böyle bir ortamda kim bizi bu firmaların sosyal sürdürülebilirliği öncelik edindiğine ikna edebilir? Sorsanız hepsi dünyanımızı çok seviyor ve sosyal sorumlulukta birbiriyle yarışıyor ama aslında bu konuda samimi değiller. Şirketler amaç odaklı/purposeful olmaktan söz ediyorlar ama muhtemelen bunu sadece insanları heyecanlandırarak satışlarını artırabilecekleri bir araç olarak görüyor. Oysa bu bir araç değil ve "purposeful" olabilmek ilgili kurumda topyekün bir bakış açısı/paradigma değişikliğini gerektiriyor...
Öncelikle gelir adaletini tesis etmeyen, zengin olmayı ve servet edinmeyi örnekleyen hiçbir kurum herhangi bir amaça samimiyetle odaklanamaz. Kitabımda da aktardığım gibi (Girişim Savaşçısı-Alfa Yayınları, 2022) dünya çapında binlerce yıldır milyonlarca insanın örgütlü işbirliğini sağlayan ve onların birbirine ve yaşadıkları topraklara hizmet etmelerini öncelikleyen devlet ya da ordu gibi devasa sistemlerin hiçbirisinde böylesi büyük maaş açıklıkları ya da zenginlik vadeden gelir seviyeleri göremeyiz. Mesela günümüzde TSK'da bir Teğmen mezun olduğunda aylık 20binTL civarında bir maaş almaya başlar. Benzer şekilde sözleşmeli erler de yaklaşık 18bin TL kazanırlar. En yüksek rütbe Orgeneral ise 100binTL civarında bir maaş alır. Yani aradaki fark sadece 5 kattır! Siz kalkar Orgeneral maaşını bir milyon yaparsanız orduya vatan savunması amacını öncelik edinenler değil zengin olmak isteyenler girer. Ayrıca önünde kendisinden 50 kat fazla para alan komutan örnek olarak dururken de hiçbir askeri gerektiğinde canını vermeye falan ikna edemezsiniz. O da o parayı alabilmenin hayali ile yaşar. Böyle bir ordu da gireceği hiçbir savaşı kazanamayacağı gibi kendi içinde de birbirine düşer.
Şirketler de bundan farklı değildir çünkü insan her yerde insandır! Bugün kendine bir amaç edindiğini söyleyen, sosyal sürdürülebilirliğe odaklanan hiçbir firma da ne yöneticisini zengin edebilir ne de çalışanlar arasındaki maaş farklarında uçurumlar yaratabilir... CEO’nun zengin olduğu bir ortamda hangi çalışanı şirket manifestosu ya da sosyal fayda için mücadeleye ikna edebilirsiniz ki?
Benim şirketimde (Sarpaş Danışmanlık A.Ş.) bundan 3 sene evvel Junior-Üst düzey maaş farkı 9 kattı. 2 sene evvel bunu kendi kendime 7 kata çektim. Geçen sene içim gene rahat etmedi ve 5 kata indirdim. Artan bütün paraları da Junior-Uzman seviyelerine ekledim. Kimse bana böyle yap falan demedi ki zaten 200 katın var olduğu bir piyasada kimsenin 9 katı da umursayacağını zannetmiyorum... Ama ben yaptım çünkü kendi "içim" rahat etmedi. Bu “içinin rahat etmemesi” hali gördüğüm kadarıyla maalesef ki sadece bazı insanlarda var. Ancak ben benzer endişeyi taşımayan hiçbir şirketin gelecekte ayakta kalabileceğini, hele hele ki liderlik pozisyonunu koruyabileceğini asla düşünmüyorum çünkü insanlara havuç kovalatan modeller amaç odaklı sistemler karşısında daima bozguna uğramıştır...
Eğitimlerime katılmış ya da Girişim Savaşçısı kitabımı okumuş olanlar bu meseleye kafayı fena halde taktığımı çok iyi bilirler. Orada da bahsettiğimiz ve yeni başlatmış olduğumuz Açık Hesap Paktı (openaccountpact.net) hareketimizi bu vesileyle tekrar hatırlatmak isterim. Lütfen çalıştığınız ya da yönettiğiniz şirketlere bu modeli teklif edin ki onlar da detaylıca bir inceleyebilsinler. Sosyal konuları "green washing"in ötesinde sahiplenerek "geleceği kazanmak" isteyen samimi şirketler için ilk adım kurumları içerisinde ortak mücadele kültürünü yaratabilmek olmalı ve bunun için de gelir adaletsizliği ile mücadelenin ön şart olduğu asla unutulmamalı...
Comments